Hz. Peygamber'in Sadık Dostu: Hz. Ebu Bekir

HZ. PEYGAMBERİN SADIK DOSTU: HZ. EBU BEKİR Asıl adı Abdülkâbe olup Fil Olayı’ndan üç yıl kadar sonra Mekke’de doğmuştur. Ebu Bekir lakabıyla anılmıştır. Müslüman olmasından sonra Hz. Muhammed (s.a.v.) ona Abdullah adını vermiştir. Hz. Ebu Bekir, kumaş ve elbise ticareti yapan bir tüccardı. Ticaretle uğraşması nedeniyle geniş bir kültüre sahipti. Yumuşak huylu, güvenilir, cömert, çalışkan, alçak gönüllü bir kişiydi. İçki içmek, haksızlık etmek gibi kötü davranışları yoktu. Güzel ahlakı dolayısıyla Mekkeliler tarafından sayılır ve sevilirdi. Mekkeliler onun bilgi ve görgüsünden yararlanmak için sohbetine katılırlar, önemli işlerinde ona danışırlar, borç ve alacak işlerinde hakemliğine başvururlardı. Hz. Peygamber ile Hz. Ebu Bekir küçük yaşlardan beri birbirlerini candan sever ve sayar- lardı. Bu dostlukları Hz. Ebu Bekir’in Müslüman oluşunda etkili olmuştur. Peygamberimiz, aile fertlerinden sonra ilk olarak onu İslâm’a davet etmiştir. O da Peygamberimize, “Allah’ın birliğine ve senin onun resulü olduğuna iman ettim.” diyerek hiç tereddütsüz Müslüman olmuştur. Hayatı boyunca Peygamberimize olan bu bağlılığını devam ettirmiştir. Bu sebeple Hz. Peygamberin en sadık dostu olan Hz. Ebu Bekir’e “ihlaslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, inancında şüphe olmayan” anlamlarında “Sıddîk” lakabı verilmiştir. Hz. Ebu Bekir, Müslüman oluşundan vefatına kadar zorunlu olmadıkça Peygamberimizin yanındanayrılmamıştır.ÖrneğinPeygamberimizmüşriklerinişkenceleridolayısıylaHabeşistan’a göç edecek Müslümanlarla gitmesini söylediğinde o izin isteyip gitmemiş, Peygamberimizin yanında kalmıştır. Yine Mekke’den Medine’ye hicret esnasında Hz. Peygambere yol arkadaşlığı yapmıştır. Medine’ye gittikten sonra Mescid-i Nebî’nin yapımında Peygamberimizle birlikte çalış- mış, onun müşriklerle yaptığı bütün mücadelelerine katılmış, ona destek olmuştur. Hz. Ebu Bekir, İslam dininin yayılmasına hem malı hem de diğer çalışmalarıyla katkıda bulunmuştur. Örneğin güçlü kabilelere mensup kişileri İslam’a kazandırmaya çalışmış, müşrik- lerin işkencelerine uğrayan güçsüz ve köleleri korumuş, servetini eziyet gören köleleri satın alıp özgür bırakmakta kullanmıştır. Kendisi bu çalışmaları sırasında saldırılara uğramasına rağmen inancından vazgeçmemiş, İslam dininin yayılması ve kuvvetlenmesi için Hz. Peygamberin yanın- da yer alıp çalışmıştır. Servetini Allah yolunda harcamaktan geri durmamıştır. Peygamberimiz, Hz. Ebu Bekir ile olan dostluğuna ayrı bir önem verirdi. Örneğin o, önemli işlerde ashabıyla istişare eder, ancak bazı konularda özellikle Hz. Ebu Bekir’e danışır ve onun görüşünü tercih ederdi. Vefatından önce Hz. Ebu Bekir’i kendi yerine namaz kıldırması için görevlendirmesi ve “İnsanlardan dost edinseydim, Ebu Bekir’i edinirdim.” (Buhâri, Camius Sahih, Salât, 80.) buyurması onun Hz. Ebu Bekir’e verdiği değeri göstermektedir. Hz. Ebu Bekir de “Ben ancak Resulullah’a bağlıyım.” sözüyle Hz. Peygambere olan bağlılığını, sevgi ve say- gısını ifade etmiştir. Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin vefatından sonra halife seçildi. Halifeliği sırasında da İslam dinine hizmetlerini sürdürdü. Özellikle Kur’an’ın kitap hâline getirilmesinde önemli kat- kılarda bulundu. Hz. Ebu Bekir, 634 yılında, altmış üç yaşında vefat etti. Vasiyeti gereği Hz. Peygamberin Medine’de bulunan kabri yanına defnedildi. Böylece bu iki büyük dostun kabirle- rinde de birliktelikleri devam etti.