BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ'NİN MÜNACAATI

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ’NİN MÜNACAATI
Bediüzzaman’ın Münacaatı

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum.
Bilmüşahede, göre göre, gayet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap ve akran ve yakınlarım gibi, kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dar-i faniden firak-ı ebedi ile ebedü1-abad yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dar-ı dünya da, kat’i bir yakın ile anladım ki, hâliktir gider ve fânidir ölür Ve bilmüşahede, içindeki mevcudat dahi, birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur Hususan benim gibi nefs-i emmâreyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! “Her gelecek olan yakındır” sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim, dostlarımla veda eyledim Kabrime teveccüh edip giderken, Senin dergâh-ı rahmetinde, cenazemin lisan-ı haliyle, ruhumun lisan-ı kâliyle bağırarak derim: “El-aman, el-aman! Ya Hannân!
Yâ Mennân! Beni günahlarımın hacâletinden kurtar!”
İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerine durdum Başımı dergâhı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryad edip nidâ ediyorum: “El-aman, el-aman! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halâs eyle!”
İşte, kabrime girdim, kefenime sarıldım Teşyîciler beni bırakıp gittiler Senin af ve rahmetini intizar ediyorum Ve bilmüşahede gördüm ki, Sen’den başka melce ve mence yok Günahların çirkin yüzünden ve masiyetin vahşi şeklinden ve o mekanın darlığından, bütün kuvvetimle nida edip diyorum:
“El-aman, el-aman! Ya Rahrman! Ya Hannan! Ya Mennan! Ya Deyyan! Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar! Yerimi genişlettir! İlahi, Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten lil-Alemin olan Habibin, Senin rahmetine yetişmek için vesilemdir. Senden şekva değil bilakis nefsimi ve halimi Sana şekva ediyorum.
“Ey Halık-ı Kerimim ve ey Rabb-i Rahimim! Senin Said isminde ki mahlukun ve masnuun ve abdin, hem asi, hem aciz, hem gafil, hem cahil, hem alil, hem zelil, hem müsi’, hem müsin, hem şaki, hem efendisinden kaçmış bir köle olduğu halde, kırk sene sonra nedamet edip Senin dergahına avdet etmek istiyor. Senin rahmetine iltica ediyor Hadsiz günah ve hatlalarını itiraf ediyor Evham ve türlü türlü illetlerle müptela olmuş, Sana tazarru ve niyaz eder Eğer kemal-i rahmetinle onu kabul etÇünkü
Erhamürrahimlnsin Eğer kabul etmezsen, Senin kapından sen, mağfiret edip rahmet etsen, zaten o Senin şanındır.
Çünkü Erhamurrahiminsin Eğer kabul etmezsen Senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki dergahına gidilsin Senden başka hak mabud yoktur ki ona iltica edilsin”

Tags

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.