Namaza Çağrı: Ezan ve Kamet
Haziran 01, 2013
Sizce namazlardan önce ezan okunmasının amacı ne olabilir?
Ezan ve kamet, namaz için belirli sözlerle yapılan çağrıdır. Bunlar hakkında bilgi edinmek için
aşağıdaki İnternet sayfası görüntüsünde yer alan metni okuyunuz.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=51&yid=33
EZAN VE KAMET
Namaza çağrıyı sembolize eden ezan ve kamet, Müslümanların gerek ibadet hayatında
gerekse İslam kültür ve medeniyetinde ayrı bir önem taşımaktadır. Burada sadece ezan ve
kametle ilgili temel bilgiler üzerinde durulacaktır.
Ezan sözcük olarak “duyurmak, bildirmek” anlamına gelir. İlmihâldeki anlamı ise farz
namazlar için belli vakitlerde okunan özel sözlerdir. Ezan okuyan kişiye müezzin denir.
Müslümanlığın ilk zamanlarında bugün bildiğimiz şekilde ezan okunmuyordu. Namaz Mek-
ke döneminde farz kılındığı hâlde Hz. Peygamberin Medine’ye gelişine kadar namaz vakitlerini
bildirmek için bir yol düşünülmemiş ve belki de cemaatle kılınmadığı için buna ihtiyaç duyul-
mamıştı. Medine’ye gelindiğinde bir süre sokaklarda “Es-salâh, es-salâh.” (Namaza, namaza.)
diye bağırılmışsa da bu yeterli olmamıştı. Hicret’in ilk yılında Medine’de Mescid-i Nebî’nin inşa-
sı tamamlanıp Müslümanlar düzenli bir şekilde toplanarak cemaatle namaz kılmaya başlayınca
Peygamberimiz namaz vakitlerinin girdiğini ve topluca namaz kılınacağını duyurmak için ne
yapılabileceğini arkadaşlarıyla görüşmeye başlamıştı. Sonunda birkaç sahabinin aynı şekilde
rüya görmeleri üzerine bugünkü bilinen şekliyle ezan ilk defa Hz. Bilal (Bilal-i Habeşî) tarafından
sabah namazında, Neccaroğulları’ndan bir kadına ait yüksekçe bir evin damında okunmuş ve
artık Müslümanlığın bir şiarı, alameti hâline gelmiştir. Daha sonra Mescid-i Nebî’nin arka tara-
fına ezan okumak için özel bir yer yapılmıştır.
Ezan aracılığı ile halka hem namaz vaktinin girdiği, cemaatle namaz kılınacağı duyurulmuş
olmakta hem de Allah’ın büyüklüğü, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in onun elçisi ve namazın
kurtuluş yolunun kapısı olduğu ilan edilmektedir. Güneş’in hareketine göre düzenlendiği için
yeryüzünde namaz vakitleri değişik anlara rastlamakta ve bu suretle yukarıda belirtilen hakikat,
gece gündüz kesintisiz olarak haykırılmış olmaktadır.